Bugün Bay Sheldon ile hastaneye gideceğiz. İstemiyorum.
"Erkenden çıktığını duydum, nereye gittin yine?"
Önüme yemek koydu. Sonra da Sarahın önüne ve kendi önüne. Sessiz kaldım. Nereye gittiğimi bilmiyordum ki, öyle sokağa çıkıverdim; ayaklarımın götürdüğü yere gittim.
“Gece yine uyuyamadın."
Başımı sallayarak onayladım.
“Neden uyuyamıyorsun Xanthus?" Saraha baktım.
Ne diyeceğimi bilemedim. Sesler duyuyorum, bir şeyler görüyorum -korkunç şeyler- birileri beni seyrediyor mu demeliyim?
“Boşver Sarah, sen yemeğini ye. Okuluna geç kalıyorsun."
Yemeğe baktığımda hiçte iç açıcı görünmüyordu. Kara çıyanlar tabağın içinde geziniyorlardı. Yetmezmiş gibi bir de cıvık cıvıktı, iğrenç bir görünüme sahipti tabak.
“İlk başta nörolojiye gidelim, tanıdığım birisi var."
Çatalı alıp bir çıyana sapladım ancak daha fazla dayanamadım. Sıvısı tüm tabağa aktığında midem bulandı ve hızla ayağa kalkarak lavaboya koştum.
"Ah Xanthus, bu çok kırıcıydı!"
Klozete kustuğumda içim rahatlamıştı, dün akşam yediğim her şey çıkmıştı. Çıyanlar bile, gerçek olmadıklarından emindim ama yine de ürkütücüydü. Sifonu üzerine çektiğimde akan su ile kayboldu. Ellerimi ve ağzımı yıkadıktan sonra içeri gördüm.
“Özür dilerim, Bay Sheldon."
Sandalyeye oturdum ancak yemeğe bakmadım, içinde çıyanların olduğuna eminim.
“Haydi, gidelim artık."
Sarahı okula bıraktık, daha sonra hastane yoluna koyulduk. Geldiğimizde iste MR'a girmek zorunda kaldım.
“İstemiyorum."
Bay Sheldon kabul etmedi.
“Hadi ama, beynini kontrol ettirmek zorundayız."
O dar yere girmek istemiyorum. Hayır, olmaz.
"İstemiyorum tedavi olmak, ölürüm daha iyi."
Derin bir iç çekti.
“Bu gerekli tamam mı? Sadece birkaç dakika sürecek, bana güven."
Kabul etmek zorunda kaldım, kabul etmeseydim Bay Sheldon beni salmayacaktı. Hasta kıyafetlerini giydim ve yatmak zorunda kaldım.
“Hareket etmemeye çalış Xanthus, olur mu?"
Doktorun dediğini onayladım. Cihaz yavaş yavaş çalışıp beni içine soktu.
Derin nefes alıp vermeye başladım. Elimden geldiğince hareket etmemeye çalıştım ancak başımı çevirmek zorundaymışım gibi hissettim. Başımı yana çevirdim. Odamdaki yataktaydım. Hareket edemiyorum ama sadece bir sandalye gördüm. Üzerine bir ışık vuruyordu karanlık odada.
"Anne?"
Sandalyede oturan kadındı. Siyah saçları ve mavi gözleri vardı, annemdi. Göz bebekleri kocaman olmuştu, boynu kesilmişti ama kellesi düşmemişti, neredeyse düşecekti. Her yerde kanlar vardı.
Kalkmak istedim, yanına giderek ona yardım etmek istedim ancak bu durumda ona nasıl yardım edebilirim? Birisini gördüm, bendim. Üstüm başım kan içinde kalmıştı.
Kendime geldiğimde çoktan cihazdan çıkmıştım. Üzerimi giyindim, ne olup bittiğini merak etmedim sadece sonucu bekledim. Onlar içeride konuşurken duyuyordum, bende kulak verdim.
“Acilen tedavi olması gerekiyor. Beyninin bir kısmında iltihaplanma var, şu anlık ciddi değil ama tedavi olmazsa sol beyinin yarısını kaplayabilir. İltihap yavaş yavaş kendisini göstermekte zaten, kusmaları, bulantıları; uykusuzluğu, titremesi, havale kaybı gibi şeyler çoktan kendisini göstermeye başlamış. Daha da büyürse farklı belirtiler göstermeye başlayacak. Şuur kaybı, yüksek ateş gibi bir çok yan etki. Burayı görüyor musun? Xanthus'un beyninin ön bölgesi, şizofreni; iltihapa göre oldukça büyük. Neredeyse tüm beynini kaplayacak. Bu zamana kadar nasıl yaşamış bu çocuk?"
Derin bir nefes verdim ve önüme döndüm. Yaşamadım hiçbir zaman. Beynimin bu hâle gelmesinin sebebi çıyanlar, çıyanlar kulaklarımdan doluşup beynimi yediler!
“Ailesi nasıl fark etmemiş bu zamana kadar? Acilen tedavi edilmesi gerek Sheldon, kesinlikle. İltihabı geçtim, eğer şizofreni tüm beynini kaplarsa kurtulamayacak. Bu onu öldürür, beyni çürür.”
Tedavi hakkında konuştular, dinlemedim. Bay Sheldon çıktığında ona baktım.
“Gidelim hadi."
Başımı sallayarak onayladım ve peşinden gittim.
"Tedavi sürecine başlaman için babanla ya da annenle konuşman lazım Xanthus, yoksa durumun dahada kötüye gidecek."
Arabaya bindik ve pencereye başımı yasladım.
"Annem yok, babamında umursadığını zannetme."
"Tedaviden kaçamazsın, gerekirse bu süreçte ben destek olurum."
Bu tedaviyi çekmek istemiyorum.
“Şizofreni iyileşmeyen, geçmeyen bir hastalık. Tedavi olsam ne yazar?"
Arabayı çalıştırıp bana baktı, kızgın bir bakıştı.
“Ne mi yazar? Oğlum beyninde bir iltihap var ve tedavi olmazsan büyüyecek. Bu ne demek biliyor musun? Yavaş yavaş ölmek demek."
Alaycı bir şekilde güldüm. "Sen benim yaşadığımı mı düşünüyorsun?"
Cevap vermedi.
“Buna yaşamak denmez. Ailem yok, arkadaşım yok; seslerden, onlardan başka kimsem yok. Bir de çıyanlar, aska peşimi bırakmazlar."
Bu onu ikna etmemişti ama hassas noktasına dokunduğu kesindi. Derin bir iç çektim tekrardan ve yolu seyrettim.
“Bak çocuk, ne yaparsan yap, ben sana kafayı taktım; seni iyileştireceğim. Gerekirse ailen ben olacağım."
Beni ikna etmiyordu. Yalnızlığa öyle bir alışmıştım ki yalnız kalmak istiyordum hayatım boyunca. Bu saatten sonra benim ailem olsa ne olur, çocukluğumu onlarla geçirmediysem?
“Tedaviyi ödeyecek param da yok."
Daha ihtiyacımı bile alamıyorum.
“Onu da ben karşılar-"
"Hayır. Bay Sheldon, yeterli."
"Kurtarılmak istemeyen birisini gerçekten kurtaramazsın.”
BÖLÜM NOTU
bu bölümdeki sahne için herkesten özür dilemek istiyorum!….. ülkemizde böyle bir zamanda böyle bir sahne yazıp yayınlamam yanlış biliyorum, hiçbir şey ima etmeye yahut bir şeye teşvik etmeye çalışmıyorum. bir şeyden ilham almadım. olaylar olmadan çok önce yazmıştım sahneyi.
Bu bölüm gerçekten çok etkileyiciydi. Xanthus'un içsel dünyasında yaşadığı korkular ve yalnızlık, okurken beni derinden etkiledi. Özellikle çıyanlar ve şizofreninin beynindeki etkileri gibi detaylar, gerçek bir korku atmosferi yaratmış. Bay Sheldon'ın onu tedaviye ikna etmeye çalışırkenki çabaları ve Xanthus'un direnmesi arasındaki çatışma oldukça güçlüydü. Aynı zamanda Xanthus'un ailesine dair yaşadığı kopukluk ve Bay Sheldon'ın ona babalık yapma çabası, çok dokunaklı bir şekilde işlenmiş. Tedaviye karşı olan direnci, onun yaşadığı travmanın boyutlarını daha da derinleştiriyor. Bu bölüm, gerçekten Xanthus'un hikayesinin ne kadar karmaşık ve acılı olduğunu çok güzel bir şekilde ortaya koyuyor.
Bu bölüm çok dokunaklıydı. Xanthus’un yalnızlık ve korkuları, onun içsel savaşını gerçekten hissettirdi. Bay Sheldon’ın yardım çabaları, Xanthus’un dirençli tavırlarıyla çelişiyor ama yine de bir umut ışığı gibi. Ailesizliği ve tedaviye karşı duyduğu güvensizlik, hikayeyi daha da derinleştiriyor.
şu sevdiği kızı bulsa onunla beraber bence tedaviyi kabul ettirir ya ama böyle birinin var olduğunu dahi düşünmüyordur ki